Rıdvan Dilmen, hatırladığım kadarıyla geçen seneki Panionios maçında da, ilk yarı 0-0 bitince, "Hakan Şükür" diye tutturmuştu. Evet, Hakan girdi ve oyun büyük ölçüde değişti, ama sadece bunu söylemek değil yorumculuk. Sadece Rıdvan değil, izleyen milyonlarca kişi de farkında Arda ve Baros girince Galatasaray'ın bu maçtan en azından beraberlik çıkaracağının. Rıdvan Dilmen futbolu sever, güzel tespitleri de vardır ama maalesef tekrarcı bir kişilik yapısına sahiptir ve her ne kadar söylediklerine hak verseniz de, bir yerden sonra "illallah" dersiniz.
Ayrıca, bundan da önemlisi, tespit ettiğim kadarıyla, kendisi hiç mi hiç gündemi, medyayı takip etmiyor. Tamam, girip internetten uzun uzun makaleler okuyup, Tobol takımının wikipedia'sını ezberleyip gelsin demiyorum (aslında yapılması gereken bu ya, neyse), ama orada maçı yorumlayacak olan kişi, "Keita'yla Kewell nerde Ercan ya?" diye bir soru sormamalıdır bana göre.
Bunun dışında... Dünkü maç için taktik-teknik özelinde konuşulacak zerre kadar şey yoktu ortada. Ortada futbol falan yoktu zira. Millet de haliyle, yine bazı takıntılarıyla uğraştı. Sabri gibi, Yaser gibi... Hadi, Sabri'yi anlarım, adam kanser gibi takıma yapıştı da, Yaser'i kiralık gönderelim, satalım demek nedir ya? Galatasaray'ın sisteminde açık pozisyonunda kullanacağı en önemli adamlardan ve elindeki az olan alternatiflerinden biri Yaser. "Arda'dan iyi olacak Aydın" ve Kewell, bence ileri üçlünün açığı olmaktan çok uzakta. Aydın, hiçbirin yerin açığı olamaz ya, neyse. Kewell'ı da oynadıkça göreceğiz diye düşünüyorum. Bilmiyorum, tabii ki yanılabilirim ama Kewell'dan geçen seneki kadar verim alınmasını beklemiyorum, hem sisteme olan uygunluğu, hem ilerleyen yaşı, hem de yaşadığı sağlık sorunları sebebiyle. Tabii, bu hala Kewell'ın, çok iyi bir rotasyon oyuncusu olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Yaser demiştik... Evet, dün o da kötüydü de, dün kim iyiydi, onu söylesin önce Yaser'e kötü diyenler. İnsan, "Yaser'i gönderin, çöp herif" demeden önce biraz hazırlık maçlarını falan izler ya, ayıptır. Bu adam, manşetlere konu olan Emre Çolak'la birlikte - hatta bana göre onun yarım adım önünde - hazırlık kampının en iyi adamıydı. Bu kadar kolay mı silmek?
Bu futbol geçen senenin ilk resmi maçında oynanasaydı - ki oynandı Steaua Bükreş'e karşı ve berabere sonuçlandı o maç, aynı bugün olduğu gibi - ve maçtan sonra "beraberlik iyidir" diyen teknik direktör Skibbe olsaydı - ki geçen sene oldu Ankaraspor deplasmanından sonra - kimbilir, şu an neler yaşıyorduk. Adamı, ciddi ciddi Steaua Bükreş maçından sonra yollayanlar vardı, şaka gibi. Bugün? Tabii, kolay değil o kadar Rijkaard'a sallamak, yüklen yüklenebildiğin kadar futbolculara. Sonra da de, "biz Rijkaard'a kızmıyoruz, ona sabredeceğiz, biz bu ruhsuz gençlere sabredemiyoruz, defolsunlar gitsinler"... Oldu. Sen, eğer Rijkaard'ı savunuyorsan, onun taktiğini savunmakla kalmayacaksın, futbolcularını da savunacaksın. En azından sabredeceksin. Eleştirilmeyi hak eden eleştirilir, ismi Sabri de olsa, Rijkaard da olsa.
Son olarak. Bugün ağızlarını açıp Rijkaard'a tek kelime etmeyen-edemeyen insanlar, birkaç ay sonra onun da bizler gibi insan olduğunu görecek, hafiften geçen seneki muameleye başlayacaklar, hiç merak edilmesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder