27 Nisan 2009 Pazartesi

Galatasaray - Nasıl oldu bu iş? Part 1/2

İsterseniz bu sezona geçmeden önce bir önceki sezon gelen mucizevi şampiyonluk hakkında birkaç birşey söyleyelim. Bildiğiniz gibi Karl Heinz-Feldkamp hocamız bizi son 6 hafta yanlız bırakarak -ki şimdide söyleyeyim, Kalli'nin kovulduğuna inanmak istemiyorum- takımı Cevat "Benitez" Güler'e emanet etmişti. Hatta bu durum sonrasında eski Fenerbahce baskanlarından Ali Sen, Galatasaray'ın şampiyonluk şansının olmadığını açık açık deklare etmişti, ki sanırım onun gibi düşünen birçok insan vardı o zamanlar. Ancak biz herkesi yanıltarak ve inanılmaz takım kenetlenmesi yaşayarak (son iki şampiyonuğumuzda hep en ön plandadır) şampiyonluğu almıştık ve bu şampiyonluk en azından beni gelecek sezon adına çok umutlu kılmıştı.

Transferler ve Skibbe

Gelen şampiyonluğun ardından artık takımda eksik görülen yerlere transferler yapılması şarttı. Tabii eksiklik deyince, efendim malumunuz en önemli eksiğimiz her ne kadar çok başarılı bir performans gösterse de, Cevat Hoca'nın yerini alacak olan teknik direktördü. Yönetim her zamanki gibi yine kendilerine Galatasaray'a gelmek istediklerini söyleyen birkaç teknik direktör arasından, UEFA 2.Turu'nda Galatasaray'a 5 çekmekden başka bir başarısı bulunmayan, nispeten tecrübesiz çok muhterem Michael Skibbe'yi göreve getirdi. Yanına da UEFA fatihlerinden Ümit Davala ve Edwin Boekamp'ı -çok uzun sürmeyecek bir görev için- seçti.

Sonsuza kadar?

Efendim, artık teknik kadro kurulmuş, taraftarlar transferleri bekliyordu. Daha transfer yasağının kalkmasından hemen sonra ayyuka çıkan yıldız transfer söylentileri doğrusu beni yeni bir Lukunku, yeni bir Pinto ihtimali üzerine düşündürüyordu ki Kewell transferi medyaya duyuruldu. Kewell, PES'te arkadaşlar arasında Rüzgarın oğlu diye bilinirdi ve bu haber bizleri gerçekten şaşırttı. Kewell'dan sonra EURO 2008'de az da olsa bize karşı da forma şansı bulan Stuttgart kaptanı Meira, İtalyan milli takımının 2. kalecisi De Santcis ve bize yakışan bir transfer hatasıyla (ne olursa olsun Steau maçından önce almalıydık) kadromuza kattığımız Milan Baros taraftarları gerçekten heyecanlandırdı ve kombine satışları artmaya başladı. Transferler gerçekten çok iyiydi ve benim de katıldığım "Yüzyılın Kadrosu" yakıştırması yapılıyordu. Eyvallah, yüzyılın kadrosuydu da takım ruhu var mıydı takımda?

Skibbe ve Şampiyonlar Ligi

Teknik kadro, transferler... Şimdi sırada 2 senedir ayrı kaldığımız, Avrupa'nın en önemli kupası olan Şampiyonlar Ligi'ne katılmak kaldı. Galatasaray ise uzun süre sonra 2.torbada ve Arsenal, Liverpool, Barcelona gibi ekiplerle karşılaşma ihtimaline sahip. Neyse ki şanslı bir kura çekerek 20 yıl önce o zaman ki adıyla Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda da karşılaştığımız Steaua Bükreş'le eşleşiyoruz. Bükreş'in teknik direktörü ise o 20 sene önce mücadele ettiğimiz Bükreş'in forveti Lacatus. Skibbe ilk resmi maçına çıkıyor Galatasaray'la ve çıkarttığı kadroyla daha ilk maçta hissettiriyor ilk maçına çıktığını. Müdür, Galatasaray'ı tıpkı bir Amerikan Futbolu takımı gibi ikiye bölüyor ve Aykut, Emre Güngör, Servet, Emre Aşık, Hakan Balta, Meira, Mehmet Topal'dan oluşan savunma takımı ve Hasan Şaş, Arda, Lincoln, Nonda'dan oluşan hücum takımıyla maça çıkıyoruz. Savunma takımımız yaptığı taçtan gol yeme abukluğuna rağmen Nonda'nın attığı gollerle umutlarımızı az da olsa taşıyoruz. İkinci maçta ise bal yapmayan arı misali rakip sahada paslaşıyoruz. Sonrasında da ofsayttan gol yiyerek en önemli hedefimizden sapıyoruz. Artık Türkler olarak kendimizi avutuyoruz ve yeni bir yalan uyduruyoruz kendi kendimize.

"Kadıköy'de Final"...

Hiç yorum yok: